Kaybedilmiş ve Vazgeçilmiş Yaşamlar

239689İngiliz eğitimci ve yazar Sir Ken Robinson dünyanın en popüler fikir paylaşım platformlarından biri olan TED Talks’da bir konuşma yapmıştı. Bu programda her kesimden insan paylaşmaya değer fikirlerini rahatlıkla dile getirebiliyor.

Tam 13 milyon tıklanma alan konuşması Stephen Hawking’den ve Steve Jobs’tan ortalama 3 kat daha fazla seyredildi. Konuşmanın başlığı da şuydu; “Okullar yaratıcılığı öldürüyor”.

Yaratıcılığı öldüren toplumsal dayatmalar ve çevre baskısı gibi faktörler çocukların mesleki seçimlerinde önemli bir rol oynuyor. Bu baskılar çocukların hayallerinde yer alan pilot, öğretmen, ressam veya müzisyen olma isteğini aile baskılarıyla mühendis ve doktor olmaya doğru itiyor. Ya da çoğu zaman hayallerin peşinden koşma isteği ailenin ekonomik göstergeleri nedeniyle sekteye uğruyor. Sonra bırakın mühendis ve doktor olmayı, üniversiteyi bile kazanamadan on sekiz yaşında iş hayatına giriliyor. Hayatımızı hayaller değil ekonomik sorunlar yönetmeye başladığında ve seçeneklerimiz daraldığında, alınan eğitimler yerini “bulduğunuz işi yapma” sürecine bırakıyor. Tek amacın para kazanmak olduğu dayatılan günümüzde mutluluğu sağlamanın da bu olacağı öğretiliyor bize.

Başkalarının hayatında yarattığınız etki dünyanın en değerli para birimidir derler. Liderlik ailede başlamalı, okulda devam etmeli, iş hayatında sürdürülmeli. Doğru hedefleri verenler ve özümseyerek alanlar bu sistemde iyi yerlere gelebiliyorlar. Ya alamayanlar!

Ben uzun zamandır iş güvenliği eğitimlerinin çocuk yaşta verilmesi gerekliliğini savunuyorum. Gerçekler acıdır maalesef, çuvaldızı da bazen kendimize batırmamız gerekliliğini unutmamak lazım. Tabii ki ekonomik gerekçeler nedeniyle birçok çocuk istediği okullara gidemeyecek, bu yarışta kimileri kazanacak kimileri de geri kalacak. Öyle pembe bir dünya yok, olmadı da!

Elimizde bol artılı temel eğitim zorunluluğu gibi bir sistem varken, iş güvenliği kültürünü çocuklarımıza küçük yaşta aşılamak gerekiyor. Çünkü öğrenmek ve öğrendiğini uygulamak çocuk yaşta başlıyor. Genç erişkin olduktan sonra bireye daha fazlasını yükleyemiyorsunuz. İş hayatında işveren ya da çalışan rolünü üstlenecek kişilere, iş sağlığı ve güvenliğini büyük yaştaanlatmakta zorlanıyorsunuz.

Bir fabrikada çalışanların işletme ortamında sigara içmelerinin yasak olduğunu anlatmanıza ve uygulamada bu alışkanlığı değiştirmeleri gerektiğini söylemenize rağmen, işveren çıkıp da “içsinler canım, ne olacak!” derse işin içinden siz nasıl çıkardınız?

Küçük yaştaki eğitimin çalışanlar boyutunu da yaşanmış iki örnekle anlatalım.

Geçenlerde bir İşletmede koruyucusu olmayan daire testere ile günde dört plaka MDF doğrayan bir çalışan, “koruyucusu takılı makinede çalışırken ancak bir plaka doğrayabilirim” diyordu. Çünkü ondan istenen hedef, daire testerenin koruyucusu takılı çalışırken sağlanamıyor. Ona bu şekilde öğretiliyor, o da yevmiyesi eksilmesin, işinden olmasın diye bu şekilde uyguluyor. Trajikomik olanı ise “iş güvenliği uzmanı geleceği zaman atölyeyi temizliyoruz, koruyucuları takıyoruz; gittiklerinde ise hepsini geri çıkartıyoruz” denilmesi. Ama eller ve parmaklar unutuluyor. Bir parmak eksik birisi de yarım!

Başka bir fabrikada ise işveren, iş güvenliğine işletme olarak gereken önemi veriyor. Fabrikada iyileştirme çalışmaları yapılırken, çalışanlardan biri havalandırmanın yetersiz olduğu noktalarda ısrarla maske ve eldiven takmıyor. Gün boyu kimyasal toza maruz kalan bu çalışanın alaylı bir şekilde “ben maskeyle çalışamıyorum, akşamları sıvı deterjanla banyo yapıyorum, bir şeyim kalmıyor” demesi de kahrediyor.

Çözüm ne dayatma, ne ihtar, ne de işten çıkarma. Çözüm, eğitim.

Bu süreçte ısrarla ve bir kez daha, konu ile ilgili tüm kuruluşların, STK’ların, derneklerin, vakıfların, medyanın, belediyelerin, valiliklerin, bakanlıkların ve özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın sonuç üretmesi için gerekli altyapı çalışmalarını başlatmaları en büyük dileğimdir.

Çünkü, ağaç yaşken eğilir.

Seçim, kaybedilmiş ve vazgeçilmiş yaşamlar mı yoksa eğitim mi?

Ümit Sedat Bayram

06.07.2015