Eğitimle Değişen Bir İşçinin Hikayesi
Sabahın erken saatlerinde fabrika kapısından içeri girdiğinde, elinde çay bardağı, yüzünde yorgun ama alışılmış bir ifade vardı Ahmet’in. On iki yıldır aynı işyerinde çalışıyordu. Her gün aynı üretim bandına gider, aynı hareketleri tekrarlar, akşam da evine dönerdi. İş güvenliği afişlerini görürdü ama çoğu zaman dikkat etmezdi.
Ona göre o uyarılar, “kitapta yazan ama gerçek hayatta pek de geçerli olmayan” şeylerdi.
Ta ki bir gün, bir eğitimle başlayan farkındalık, hayatını tamamen değiştirene kadar.
Rutin, Tehlikeyi Gizler
Ahmet’in çalıştığı iş, metal pres makinelerinde parçaları kalıba yerleştirmekti.
El becerisi güçlüydü, işini hızlı yapardı. Ne var ki hız, bazen farkında olmadan dikkatsizliğe dönüşüyordu.
Bir gün, vardiya amiri tüm personele duyuru yaptı:
“Yarın sabah, zorunlu iş güvenliği eğitimi var. Katılım mecburidir.”
Ahmet içinden “Yine mi eğitim, yine mi aynı şeyler…” diye söylendi.
Ona göre eğitimler, sadece zaman kaybıydı.
“Biz yıllardır bu işi yapıyoruz, zaten biliyoruz” derdi hep.
Eğitim Salonu ve İlk Direnç
Eğitim sabahı, sınıfa oturduğunda herkesin yüzünde benzer bir ifade vardı: merak değil, bıkkınlık.
Eğitmen, An Kar İş Güvenliği’nden genç ama kararlı bir uzmandı. İlk cümlesi alışılmışın dışındaydı:
“Bugün size kural ezberletmeye değil, hayat kurtarmaya geldim.”
Bu cümle, sınıfta kısa bir sessizlik yarattı.
Ahmet, ilk kez bir eğitmenin gözlerinde samimi bir ciddiyet gördü.
Eğitim başladığında, klasik sunumlar yerine sahadan örnekler anlatıldı:
-
“Kaynak yapan bir işçi, koruyucu gözlüğünü takmadığı için 2 milimetrelik bir çapakla gözünü kaybetti.”
-
“Bir forklift, uyarı levhası olmayan bir köşeden dönerken iki kişiyi yaraladı.”
-
“Bir işçi, ‘bir dakikalık iş’ için kemersiz çıktığı platformdan düştü.”
Her örnek, Ahmet’in zihninde yankılandı. Çünkü benzer riskleri o da her gün görüyordu.
Bir Farkındalık Anı
Eğitmen, eğitim sırasında bir video açtı. Videoda, bir işçinin evine dönmeden önce kızına sarılamadığı bir hikâye anlatılıyordu.
Ahmet o an gözlerini ekrandan ayıramadı.
Kendi kızı aklına geldi.
Her akşam onu kapıda karşılayan, “Baba geldin mi?” diyen sesi…
O anda eğitimin amacı değişti.
Kuralları “zorunluluk” olarak değil, ailesine dönmenin garantisi olarak görmeye başladı.
Sahada Yeni Bir Başlangıç
Eğitim bittiğinde herkes sahaya döndü.
Ama Ahmet için artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.
Pres makinesine yaklaşmadan önce ilk kez durdu.
Eldivenlerini kontrol etti, gözlüğünü taktı, acil durdurma butonunun yerini gözden geçirdi.
Bir meslektaşı “Ne oldu sana bugün, çok dikkatlisin?” diye sorduğunda sadece gülümsedi:
“Artık sebebini biliyorum.”
O gün, vardiyanın sonunda küçük bir olay yaşandı.
Yan masadaki işçi, kalıbı değiştirirken elini araya sıkıştırmak üzereyken Ahmet fark etti, anında acil durdurmaya bastı.
Belki de bir saniyelik refleks, bir elin kurtulmasını sağladı.
O an Ahmet anladı: Eğitim, sadece bilgi değil, refleks kazandırır.
Değişim Zinciri
Günler geçtikçe Ahmet, işyerinde güvenlik konusunda örnek biri haline geldi.
Kendiliğinden riskli durumları rapor etmeye başladı.
Yeni başlayan çalışanlara koruyucu donanımın nasıl kullanılacağını anlattı.
Bir gün amiri yanına geldi:
“Ahmet, seni bu ay güvenlik temsilcisi yapıyoruz. Gözlem yeteneğin iyi, çalışanlar sana güveniyor.”
Ahmet’in gözleri doldu.
Eskiden zorunlu diye katıldığı bir eğitim, şimdi onu işyerinin örnek çalışanı haline getirmişti.
Kendisini değerli hissediyordu.
Artık sadece üretim yapan bir işçi değil, üretimi güvenle sürdüren bir bilinçti.
Evdeki Yansıma
Bir akşam, kızı yanına gelip “Baba, neden her gün o yeleği giyiyorsun?” diye sordu.
Ahmet gülümsedi:
“Çünkü o yelek, babanın her akşam sana dönebilmesini sağlıyor.”
O gece o cümle, evdeki herkese dokundu.
Eşi sessizce “Eskiden sen işe giderken korkardım, şimdi daha içim rahat” dedi.
İş güvenliği artık sadece fabrikada değil, evde de hissediliyordu.
Ahmet farkında olmadan hem kendi hem de çevresindekilerin yaşam kültürünü değiştirmişti.
Kültürün Başlangıcı
Bir süre sonra işyerinde yeni bir uygulama başlatıldı:
Her hafta bir çalışan “güvenli davranış örneği” ile ödüllendirilecekti.
İlk ödül, Ahmet’e verildi.
Tüm fabrika önünde mikrofonu eline aldı ve şunları söyledi:
“Eskiden eğitime gitmek zorunda olduğum için şikâyet ederdim.
Ama meğer o eğitim, beni ve arkadaşlarımı korumak içinmiş.
Artık şunu biliyorum: İş güvenliği, kağıtta değil, kalpte başlar.”
Bu söz, alkışlarla karşılandı.
O gün, birçok kişi ilk kez iş güvenliğini bir prosedür değil, bir değer olarak gördü.
Bir Eğitim, Bir Hayat
Aradan aylar geçti.
Şirketin genel denetim günüydü.
Denetçiler, sahadaki çalışanlara rastgele sorular sordu:
“KKD neden zorunludur?”, “Risk değerlendirmesi ne işe yarar?”, “Acil durumda ilk ne yapılır?”
Ahmet sorulara tereddütsüz yanıt verdi.
Denetçiler, “Bu kadar bilinçli çalışanlarla çalışmak büyük avantaj” dedi.
O an yöneticisi dönüp sessizce fısıldadı:
“İşte o farkındalık, bir eğitimle başladı.”
Ve haklıydı.
Bir eğitim, bir insanın bakışını değiştirmiş; o insan da bir fabrikanın kültürünü dönüştürmüştü.
Sonuç: Değişim İnsanla Başlar
Ahmet’in hikayesi, binlerce işyerinde yaşanabilecek bir gerçeğin özeti.
İş güvenliği, ne kadar çok afiş asılırsa asılsın, ancak insanın içinde karşılık bulduğunda anlam kazanır.
Eğitimler sadece bilgi vermez; davranışı şekillendirir, düşünceyi değiştirir, hayat kurtarır.
Bugün Ahmet, sadece bir çalışan değil, bir farkındalık elçisidir.
Her sabah işe giderken, koruyucu gözlüğünü takarken aynı cümleyi tekrarlar:
“Bugün de güvenle döneceğim.”
Ve gerçekten de döner.
Çünkü eğitim, onun için artık bir zorunluluk değil, yaşam biçimidir.
Son Söz
Bir işçinin eğitimi, yalnızca bir fabrikayı değil; bir toplumu, bir aileyi, bir kültürü değiştirir.
Her eğitim, bir farkındalık tohumu eker.
O tohumlar büyüdükçe, daha güvenli, daha bilinçli, daha insancıl bir çalışma hayatı yeşerir.
